2 Kasım 2019 Cumartesi

Salomon Kapadokya Ultra Maraton 119k (2019)

2016,2017 ve 2018 yıllarında sırasıyla tüm kategorilerini tamamladığım Salomon Kapadokya Ultra Maratonu'nda bu yıl 2.kez 119k koştum.Yarış öncesi planlı bir antreman yaptığımı söyleyemem.Mayıs ayında Fethiye'de yapılan ultra maratonda 50km koşup ekim ayına kadar herhangi bir uzun mesafe deneme şansım olmadı.Ekşi mayalı ekmek ile kafayı 2014 yılından beri bozduğum için uzun çalışma saatleri,sabır ve uyksuzluk gibi etmenlere karşı bağışıklığım olduğunu düşünüyorum.Bunu geçen yıl 119k'yı bitirirken test etmiştim.Ancak bu yıl o harika serüveni tekrar yaşama isteği beni buraya çekti.Dağları seviyorum ve yaşım ilerledikçe dağlar beni daha da kendine çekiyor.100k ve üzeri maratonlar asla şakaya gelmeyen ve vücudu ciddi hırpalayan serüvenler.Dağların kuralları var ve onlara uymak zorundasınız.
19 ekim sabahı saat 7.00 verilecek start öncesi 4.30'da uyandım. Odada yarışı düşünmeye başladım. Biraz atıştırıp 6.30'da start noktasına gittim ve ısınma sonrası yarış başladı.Yarış başladıktan 2-3 km sonra yarışın biteceği hissi beni her zaman üzmüştür.1 yıldır tüm hevesle beklediğiniz yarış bitiyor ve engel olamıyorsunuz.Ardından yarışın içinde olduğunuz ve o anı yaşamanız gerektiği hissi sizi neşelendiriyor ve keyifleniyorsunuz.
Yarışın Akdağ çıkışı öncesi kısmı beni tahminimden çok fazla yordu.Bu kısımda kendini göstermeyen irili ufaklı rampalar sıcak ile birleşince gerçekten zorlayıcıydı.Parkurun yarısında durduğumuz Ürgüp istasyonunda gece kıyafetlerini giyip kafa ışığımı taktım ve biraz yemek yeyip yola koyuldum. 2 km kadar gittikten sonra önümde birinin ışığını görüp yaklaştım ve bu yarışta güzel bir anı bırakan Çağatay ile tanışmış oldum. 65.km sonrası neredeyse yarışın çoğu kısmını beraber koştuk. 1 yıl önce bu parkuru tüm gece tek başıma koşmak bana bir irade kazandırmış olsa da bu sene bir destekçi bulmak çok sevindirici oldu. Çağatay'da ilk defa bu parkuru koştuğu için biraz endişeliydi ama ona bitireceğimizi söyledim. Güzel bir tempo ile yarışa konuşarak devam ettik. 100.km'de Karlık istasyonuna 2.40'ta vardığımızda bitkindik.Oturup uyuşmamak için 10 dk içinde istasyondan ayrıldık,büyük bir rampa bizi bekliyordu.Çağatay biraz geride kalmıştı ve benim önceden hissettiğim mide bulantısı artmış ve uykum gelmişti. Kafa ışığım yere sabitlenmiş şekilde sağa doğru ayaklarımın kaydığını hissettim.Yürüyemiyordum ve soğuk rüzgar cepheden estikçe iyice halsizleştirmişti. Bu dönemde yarışı bırakmayı çok düşündüm ancak bu zaman kadar karşılaştığım olumsuzlar gösterdi ki hiçbir durum kalıcı değil ve dayanırsam geçecek.İşte tam bu sırada arkamdan Çağatay seslendi "Geldim abi" dedi ve beni sürekli konuşturması bilincimi açtı.Belli süre sonra midem düzeldi ve güzel bir tempo ile devam etmeye başladık.
Güneş doğmaya başlarken Ürgüp'ü tepeden görerek inmeye başladık ve heyecanlandık.Yan yana yarışı bitirerek müthiş bir mutluluk yaşadık.Geçen seneye göreye 6dk daha erken bitirerek zamanımı güncellemiş oldum. 23 saat 45dk süren 119k deneyimi böylece sona ermiş oldu.
Bu yarışın büyük psikolojik destekçisi yarış deneyimi olmamasına rağmen 2 yıldır bana destek olmak için yarışlara giren eşim Öykü'ye sonsuz teşekkür ediyorum.
Çağatay ile de unutulmayacak bir anı kaldığı için mutluyum.

8 Temmuz 2019 Pazartesi

Salomon Kapadokya Ultra Maraton 119k (2018)

2016 yılında 30km koştuğum zamandan bu yana hep hayalini kurduğum yarış gelmişti.Yazın yoğun tempoda çalışan biri olarak düzenli antreman yapma şansım olmasa da hep dağlara olan direncime ve bir ekmekçi olarak bitmek bilmeyen sabrıma güvenerek bu yarış için yola koyuldum.Geçen yıl 63km koştuğum için parkurun yarısını tanıyordum tek endişem gece soğuk ve karanlıkla mücadeleydi.Yarış gününden önceki akşam kayıt işlerini halledip odaya çekildim.Start saat 7.00 de olduğu için 5.30 gibi kalkmayı planlıyordum ancak heyecandan saat başı uyandım.En son 4.30'da uyanıp giyinip çantamı kontrol ettim ve oda koltuğundan kafamda yarışı düşünmeye başladım.Yarışın başlamasına yarım saat kala yarış yerine gidip çantamı bırakma noktasına teslim ettim.
Yarışın başlamasıyla beraber 1 saat boyunca yağmur bize eşlik etti.Ardından hava açtı ve yakıcı güneş başladı.Göreme-Çavuşin arası tahminimden zor şekilde geçince hızımı oldukça düşürüp kendimi geceye saklamaya karar verdim.Ürgüp istasyonuna geldiğimde vakit kaybetmeden yemek yedim ve gece için kıyafetlerimi değiştirdim.Kafa ışığını takıp yola koyuldum.Yaklaşık 5 km tek başıma gittikten sonra önümde Katar'lı bir koşucu yakaladım ve bir süre onunla koştuk.Sabah yağan yağmur bu bölgeyi çok etkilediği için sel gelmiş ve resmen dere içinde ıslak ayakkabılarla koştuk.Soğuk etkisini arttırınca yağmurluğun kapşonunu kafama geçirdim.Damsa istasyonuna yaklaştıkça zemin sudan çamura dönüştü ve koşarken ayaklar oldukça ağırlaştı. Damsa'da bir kahve içip yola devam ettim.Havada bulutlar dağıldı ve ay çıkmaya başladı.Bu sırada ay ışığının vurduğu harika bir göl kenarından koştuğumu fark ettim.Bilmediğiniz yerlerde gece koşmak ürkütücü olduğu kadar sürprizlerle de dolu.
100k istasyonu Karlık istasyonuna vardığımda Aykut Çelikbaş'ın bana verdiği motivasyon yarışı bitirmemin en büyük ayrıntılarından.Gece yarısı bilmediğiniz bir köyün içine iniyorsunuz ve sizi karşılayan efsane olmuş bir koşucu.Kendisi bana helva ikram edip bilincimin açık olup olmadığı için sorular sordu ve kalan rota için taktik verdi.Ayaklarımın altı 20 küsür saatlik koşu nedeniyle su toplamış keseler halindeydi.Bunu durunca hissedebiliyordum.Açıkçası koşunun bundan sonraki kısmını çok hatırlamıyorum sadece ayaklarım gidiyordu.son 10 km kala sabah ezanı okunmaya başladı ve bitiş bölgesini tepeden görünce rahatladım.Ancak bitişe yaklaştıkça heyecanım arttı.Son 800m kala koyulan dik rampa nasıl bir psikolojik yarışta olduğumzun göstergesiydi.Sadece bu rampa nedeniyle yaklaşık 10-12 sporcu cut-off'a yakalandı.
Bitiş çizgisini geçtiğimde sanki hiç koşmamış gibi hafiftim.23 saat 56dk boyunca yaşanılan macera bitmişti.Kendimi ölümsüz gibi hissediyordum,tarifi çok zor bir his.Koşmak insanı olgunlaştrıyor ve ultra maraton koşusu kendi sınırlarınızı görmeniz açısından müthiş bir deneyim.

25 Ekim 2017 Çarşamba

Salomon Kapadokya Ultra Maraton 60k



Geçen yıl 30k koştuğum harika organizasyonun bu sene 2 katını koşacak olmak heyecan vericiydi.
Yarış başlangıcı sabah 7.00'da olduğu için soğuk biraz ısırıyor. İlk 1-2 km sonrası vücut açılıyor ve peribacaları üstünde uçan balonlar eşliğinde rüya gibi bir parkurda koşuyorsunuz.İlk istasyon sonrası güneş kendini göstermeye başladı ve sıcaklık iyice hissedilir oldu.Her istasyonda "kendinizi sonlara saklayın çünkü Akdağ tırmanışı var" cümlesi kafalara kazındı ve o parkuru merakla bekledim. 4. İstasyon olan Çavuşin'e geldiğimizde karşımızda Akdağ görünmüştü. Bu istasyonda yediğim limon beni tekrar hayata döndürdü diyebilirim. Ayrıca yanıma aldığım salatalık turşusu vücut tuz dengesini doğru düzeyde tuttu ve beraber aynı parkurda koştuğumuz Irmak'ın verdiği pirinçli kek açlık hissini ortadan kaldırdı. Bu istasyonda 5 dakika dinlendikten sonra tırmanışa geçtim. Önden gidenler nokta şeklinde gözüküyordu. Adımlar iyice ağırlaştı. Bu anlarda kafanızda şu cümleler oluşuyor. " niye burdayım? Niye bunu yapıyorum? Bırakmam lazım artık" gibi. Herkesi bilmiyorum ama benim için bu gibi durumların motivasyonu Dan Barber'ın " hepimiz içimizdeki boşlukları doldurmak için birşeyler ile uğraşıyoruz" sözü. Evet bazen tarif edebildiğimiz bazen edemediğimiz boşluklar var ve ben bunların bir kısmını koşarak doldurduğumu hissediyorum. 






Yarışa dönersek, Akdağ tırmanışı benim açımdan harika bir deneyim oldu. 

                                   Akdağ

                                Döne döne tepeye çıktık:)

Bitiş öncesi son istasyonda biraz kendimi kaybetsem de kusmak iyi geldi ve kalan 10km'nin çoğunluğunu yürüyerek yarışı 10 saatte tamamladım.Bir sonraki yarışı iple çekiyorum. 
Yarışa beraber gittiğimiz ekipten olan ve hep desteğini gördüğüm Irmak Sipahioğlu'na , ilk ultra maraton deneyimini harika şekilde bitiren Emre Karabacak'a , büyük şansım Öykü'ye , neşeli Can-Cansu Kiraz çiftine ve harika enerjisiyle yanımızda olan Erin'e, son olarak aileme sonsuz teşekkürler. Seneye 110k macerasında görüşmek üzere!







27 Ekim 2016 Perşembe

Salomon Kapadokya Ultra Maraton 30K (35.2km)

Yaklaşık 3 ay öncesinden kayıt yaptırıp odaklandığım bir yarıştı.Aslında ilk ultra maraton tecrübemi Likya Ultra'da yaşamak istiyordum ancak antreman için gerekli zamanı bulamadığım için olmamıştı.Kapadokya maratonuna 1 ay kala 20K koştupum bir antremanın sonunda sol bacağıma bir ağrı girdi.Yokuş ve merdiven inerken bıçak gibi saplanan bir ağrı oluyordu.Teşhisi internetten araştırırken bulmuşum çünkü doktorda aynı şeyi söyledi. "ıliotibial band syndrome" Gerçekten sinir bozucu bir sakatlık ve koşucular arasında sıklıkla görülen bir durum.Aşırı yüklenme veya üst bacak zayıflığı gibi nedenlerden diz kapağına sürtünme oluyor ve orada iltihap oluşturabiliyor. Nefesiniz ve kondisyonunuz var ancak koşamıyorsunuz gerçekten çok kötü.
İlk durumda biraz panikledim ancak hemen sonrasında yarış süresine kadar nasıl bir tedavi yapabilirim derken yüzme önerisi en baskın olandı.Koşuya ara verip yüzme ve üst bacak egzersizlerini arttırdım ve yarıştan 4 gün önce bir 10K koşup kendimi test ettim herşey gayet iyiydi.
Yarış yerine 1 gün önceden vardık,Malzeme kontrolü parkur tanıtımı sonrası karbonhidrat yüklemesi yaparak geceyi bitirdim.Sabah start yerinde bir ısınma yaptıktan sonra 10.00 da yarışa başladık. ilk 7km gayet iyi gidiyordum ancak arazinin kötü olması sol bacağımı olumsuz yönde etkiledi ve çekme başladı.dizimin şişeceğini fark ettim ve bir süre yürümeye başladım.Daha sonra bir dergide okuduğum, tabanlarında sorun olan ancak kendine farklı bir koşu tarzı bularak harika koşular çıkaran  atletin durumu aklıma geldi. Böylesine yer yer kum ,kaya ,çamur olan bir arazide normal koşup bitiremeyeceğimi anladım.sağ ayak ucumu daha kuvvetli basıp sol ayağımı düz basarak koşmayı denedim ve ağrı daha az hissediliyor ancak ilerliyordum:) Beni gören birkaç yarışmacı sol ayağın baya çekiyor demekten kendilerini alamadı. 10K istasyonuna vardığımda bir muz yiyerek yola evam ettim.Parkur gerçekten tahminim üzerinde ağırdı.Mağaralar,dere yatakları oldukça kaygan bir zemin ve iplere tutunarak inmeniz gereken uçurumlar tüm eklemleri oldukça zorluyordu.Yarışın 19km sinde dizimin şiştiğini fark ettim.2.istasyona (22km) kendimi attığımda derin bir nefes aldım.Bundan sonra kalan sadece 13km. Bardakta sıcak bir çorba alıp yola devam ettim.Çorbanın bu kadar toparlayıcı olacağını tahmin etmemiştim.Ardından 2-3 tuzlu kraker yedim ve yarışın en zor rampalarnın olduğu bölümü bu şekilde bitirdim.Son 3km kala kramp şikayeti ile yarışı bırakma noktasına gelmiş birçok sporcu gördüm.Yarışın bu kısmından sonra bana en çok güç veren şey son 1km kaldı diye bağıran ufak bir çocuktu. sol ayağımı hissetmiyordum ve seke seke yola devam ettim.Finish çizgisine yaklaştıkça kalabalık artıyor ve herkes sizi alkışlıyor.Bu bir yarışı bitirmenin en güzel anı.Finish çizgisini geçince hissedilen tek şey şu "ölümsüzlük". Ben bunu 30K yarışında 5 saat koşarak hissettim.110k koşup gelen insanları tahmin edemiyorum. Daha planlı ve akıllı antreman yaparak hedefim bir 110K koşmak.